İşitmenin ilk aşaması ses dalgalarının kulak kepçesi ve dış kulak kanalı boyunca kulak zarına ulaşarak zarı titreştirmesidir. Bu titreşim orta kulakta yer alan çekiç, örs ve üzengi kemiklerinin hareketi ile iç kulak (salyangoz) sıvılarına aktarılır. Daha sonra iç kulakta bulunan sinir uçlarında elektrik enerjisine dönüştürülen ses dalgaları işitme siniri ile beyindeki merkezlerine ulaşarak işitme sağlanır.
Kulak kireçlenmesi, iç kulak ve orta kulak kireçlenmesi diye birbiri ile bağlantısı olmayan iki ayrı hastalığı anlatmak için kullanılır.
İç kulak kireçlenmesi olarak bilinen otoskleroz hastalığı işitme kaybının sık görülen nedenlerinden birisidir. Otoskleroz hastalığında, üzengi kemikçiğinin iç kulak ile komşu olduğu duvarda yapısal kireçlenme sonucu katılaşma olur ve üzengi kemiğinde hareket kısıtlanması meydana gelir. Buna bağlı olarak ses dalgaları iç kulak sıvılarına yeterli düzeyde iletilemez ve iletim tipi denilen işitme kaybı meydana gelir. Bu durumda iç kulak sağlamdır. Yalnızca sesler iletilememektedir. Ancak hastalığın ilerleyen dönemlerinde bu kireçlenme iç kulak duvarını da etkileyebilmektedir ve sinirsel tip işitme kaybı da oluşabilmektedir.
Otoskleroz genetik geçişli bir hastalık olabilir. Araştırmalar, genç-orta yaşlı kadınların daha fazla risk altında olduğunu göstermektedir. Ayrıca, hastalığın hamileliğe bağlı hormon değişikliği ilişkisinin de olduğu öne sürülmektedir. Kesin neden bilinememekle birlikte, bazı virüslerin de hastalığa sebep olduğu iddia edilmektedir.
Otoskleroz belirtileri nelerdir?
Otosklerozun temel belirtisi, tek kulağı ya da her iki kulağı birden etkileyebilen ve yavaş ilerleyen işitme kaybıdır. İşitme kaybının boyutu kireçlenmenin şiddeti ile değişebilir. Hastalık genellikle 15 - 45 yaş aralığında görülür. Kadınlarda erkeklere göre daha sıktır. Hamilelik sırasında hastalık hızlı bir ilerleme devresine girebilir. İşitme azlığı yanında hastalarda çınlama, baş dönmesi ve denge problemleri de görülebilmektedir.
Otoskleroz tanısı nasıl konur?
Otoskleroz tanısında fizik muayene normaldir; yani kulak zarı normal olarak görülmektedir. Hastalığın tanısı için işitme testi yapılması gerekmektedir. Bu test ile işitme kaybının derecesi, nereden kaynaklandığı ön görülebilir. Görüntüleme yöntemleri (tomografi ya da manyetik rezonans) otoskleroz hastalığını göstermez ama diğer kulak hastalıklarını ayırt etmek için tercih edilebilir. Otoskleroz hastaların genel sağlığını etkilemez ve çoğu zaman tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bununla birlikte, işitme kaybı duygusal olarak bireyi zor durumda bırakabilir ve sosyal çevresinden uzaklaşmasına neden olabilir.
Otosklerozda tedavi seçenekleri nelerdir?
Otoskleroz ön tanısı konulan hastalarda, hastalığın şiddeti ve hastanın tercihlerine göre tedavi planı yapılmaktadır. Yeni başlayan ve klinik olarak kişiyi çok fazla etkilemeyen durumlarda hasta işitme testleriyle takip edilebilir. İşitme kaybı sosyal yaşantısını etkileyen hastalar için, ameliyat ya da işitme cihazları ile rehabilitasyon tercih edilebilir. Bunların dışında hastalığın ilerlemesini yavaşlatan sodyum florür gibi bazı ilaç tedavileri de mevcuttur ancak bu ilaçlar çok tercih edilen tedavi yöntemi değildir.
Otoskleroz ameliyatı nedir?
Hastalığın ameliyat ile tedavisinde ‘eksploratif timpanotomi’ denilen yöntem tercih edilir. Ameliyat sırasında, orta kulak ve kemikçikler kulak zarının arkasından gözlemlenir. Ameliyat sırasında üzengi kemiğinin hareketi bir alet yardımı ile kontrol edilir. Hareketi kısıtlanmış olarak tespit edilirse otoskleroz hastalığının aslında kesin tanısı da konmuş olur. Ameliyat sırasında “stapedotomi/stapedektomi” tekniği ile hareketi kısıtlanan üzengi kemiği çıkartılarak, örs kemiği ile iç kulak arasına ses dalgalarını iletecek bir protez (Teflon veya metal) konulmaktadır. Lokal ya da genel anestezi altında yapılabilen bu ameliyat ile yüksek oranda başarılı sonuçlar alınabilir ve hastaların büyük çoğunluğunda iletim tipi işitme kaybı düzeltilebilmektedir. Ameliyatın komplikasyonları oldukça azdır. Ameliyattan sonra birkaç gün baş dönmesi olabilmektedir ancak bu geçici bir durumdur. İşitme kaybının devam etmesi ya da daha da kötüleşmesi olabilir. Kulak zarında delik oluşması, yüz sinirinin zedelenmesi, orta kulakta enfeksiyon oluşması, protezin erken veya geç dönemde yerinden çıkması gibi komplikasyonlar nadir de olsa görülebilmektedir. Ameliyat sonrası erken dönemde hastalar uçak ile seyahatten, dalış yapmaktan, öksürme, ağır kaldırma ve ıkınma gibi hareketlerden sakınmalıdır. Ameliyat öncesinde hastalarda var olan çınlama ise genellikle düzelmemektedir. Ameliyat öncesi oluşabilecek komplikasyonlar ve olası riskler hakkında hastaya doktoru tarafından bilgilendirme yapılır. Ameliyat olmayı kabul etmeyen ya da ameliyat olmasına engel bir sağlık sorunu olan hastalarda ise uygun tedavi işitme cihazı ile rehabilitasyondur.
Doç.Dr.Gediz Murat Serin