Meniere hastalığı nedir?
Meniere hastalığı; belirti veren ancak sebebi net olarak ortaya konulamamış iç kulak sıvılarının basınç artışıdır. En önemli bulgusu belirli periyodlar halinde gelen baş dönmesi ataklarıdır. İç kulak sıvılarındaki bu basınç artışının sebebi genellikle belli değildir. Ancak sıvı üretiminin atılımdan fazla olması yahut iç kulak sıvılarının boşaldığı kanallarda tıkanıklık olması ile basınç artışı gelişebilir. Meniere hastalığının sıklığına ilişkin fikir birliği yoktur. Her yaşta görülebilmesine rağmen 40-60 yaş aralığında daha sık görülür. Türkiye için ortalama yaş 48’tir. Çift taraflı olgulara rastlanma sıklığı %20 civarında olsa da takiplerde bu oranın yükseldiği görülmüştür. Tedaviyi planlarken tek taraflı mı iki taraflı mı olduğu önemlidir.
Meniere hastalığının belirtileri nelerdir?
Meniere hastalığının başlıca belirtileri
- Baş dönmesi
- Kulak uğultusu
- Başta dalgalı işitme kaybı
- Kulakta dolgunluk hissidir.
Baş dönmesine bulantı, kusma, çarpıntı, ishal terleme, ölüm korkusu eklenebilir. Bu belirtilerin bir kısmı panik atak nöbetleryle karışmasına neden olabilir. Baş dönmesi aniden başlar, 20 dakika ile 24 saat arasında sürebilir. Ancak genellikle 2 saatin altında sonlanır. Hiçbir zaman 24 saati geçmez. Baş dönmesi başlamadan önce bazen kulakta dolgunluk hissi oluşabilir. Gerginlik, stres ve aşırı tuz alımı baş dönmesi ataklarını başlatabilir. Baş dönmesi atakları arasında hasta tamamen normal ya da hafif dengesiz olabilir. Hastaların %2’sinde bilinç kaybı olmadan denge kaybı ve yere düşme atakları olabilir.
İşitme kaybı baş dönmesi olduğu dönemde olur ve kalın seslerdedir (alçak frekanslardadır). Hastalığın ilk zamanlarında baş dönmesi atakları sonrasında azalan işitme düzelir fakat ilerleyen yıllarda atak sonrasında da işitme kaybı kalıcı hale gelir. Dalgalanmalara ilk 5 yıl içinde daha çok rastlanır. Kulak çınlaması hastadan hastaya değişir ve uğultu şeklindedir
Meniere hastalığının tanısı nasıl konulur?
Meniere hastalığı olan hastaların kulak muayenesi normal görülür. Eğer hasta baş dönmesi olmayan bir dönemde muayene ediliyorsa hiç bir bulgu saptanmayabilir. Meniere Hastalığının kesin teşhisini koymak zordur Baş dönmesi atakları sırasında ise hastada görülebilecek en önemli bulgu nistagmus adı verilen istemsiz göz hareketleridir. Ayrıca baş dönmesinin getirdiği ayakta durma ve yürüme zorluğu, bulantı-kusma saptanabilir.
Tanı koymaya en yardımcı olan hastanın anlattıklarıdır. Çok iyi hikâye ile hastaların baş dönmesinin meniere olup olmadığı konusunda ilk şüphe oluşur. Hastanın baş dönmelerinin takip edilmesi çok önemlidir. Muayene sonrasında yapılacak ilk tetkik odiometri adı verilen işitme testleridir. Bu testlerde işitme kaybının varlığı ve iç kulağın durumu hakkında bilgi edinilir. Kalın seslerdeki iç kulak tipi işitme kaybı Meniere Hastalığı olabileceğini akla getirir. Vestibüler sistem adı verilen denge sistemi ile ilgili yapılabilecek bazı testlerde vardır ancak bunlar Meniere Hastalığını diğerlerinden ayırmaya pek yardımcı olamazlar. Meniere hastalığını kuvvetle düşündürecek bir yöntem de Gliserol testi'dir. Bu testte hastaya odiometri yapıldıktan sonra gliserol içirilir. Daha sonra yapılan odyometride işitme kaybında düzelme görülmesi Meniere Hastalığı lehinedir. Ancak bu test ancak işitme kaybının dalgalı olduğu dönemde tanıya yardımcıdır. Dalgalanma olan yani erken dönemlerde elektrokokleografi dediğimiz bir tetkikte basınç artışını göstermede yardımcıdır. Bilgisayarlı Tomografi veya Manyetik Resonans tetkikleri beyinde veya iç kulaktaki tümör ya da yer kaplayan lezyonları ayırt etmek için kullanılabilir.
Meniere hastalığının tedavisi nedir?
Meniere hastalığının tedavisi 3 bölümde incelenir.
- Ani baş dönmesi ataklarının tedavisi
- Basınç artışının önlenmesine yönelik tedbirler
- Cerrahi tedaviler
Baş dönmesi atağı sırasında görülen hastalar genellikle yatırılarak tedavi edilir. Stres önemli rol oynadığı için hastanın rahatlatılmasına çalışılır. Serum takılarak sıvı verilir. Serum içine veya ağızdan verilen baş dönmesi ilaçları genellikle şikâyetleri azaltır ve hastayı rahatlatır.
Sık atak geçiren hastalarda bunları önlemek için bazı tedbirler alınabilir. Bunun için şunlar sayılabilir:
- Sigara kesinlikle yasaklanmalı
- Aşırı tuz, şeker, alkol, çay ve kafein azaltılmalı hatta yasaklanmalı
- Stresten uzak durmak
- İdrar söktürücü ilaçlar kullanmak
- Hasta kilo almamalı
- Aktif kas hareketleri içeren sporlara başlanmalı
- Betahistidin preparatları atakların önlenmesinde kullanılabilir
Sık atak geçiren ve ilaç tedavisi ile sonuç alınamayan hastalarda cerrahi tedavi uygulanır. Uygulanabilecek cerrahi yöntemler şunlardır:
İşitmenin iyi olduğu olgularda
Kese drenaj ameliyatları: İç kulaktaki sıvıların bulunduğu endolenfatik kese adı verilen bölümü başka boşluklara bağlayarak basıncı azaltmak.
Denge sinirinin kesilmesi: Vestibüler sinir adı verilen bu sinir kesilerek baş dönmesi duyusu yok edilmiş olur.
İşitmenin kötü olduğu olgularda
Labirentektomi: İç kulağın tamamen ortadan kaldırılmasıdır. İşitme fonksiyonu da kaybolur.
Kimyasal olarak orta kulağa verilen ilaçlarla iç kulağın tahrip edildiği işlemler. İlk başlarda gentamisin denilen bir kulağı tahrip eden antibiyotik ilaç kullanılırken günümüzde işitmeye de zarar vermeyen steroid uygulamaları da yapılmaktadır.
Doç.Dr.Zahide Mine Yazıcı